21 Ağustos 2020 Cuma

NAZIMLI MEKTUP

Tarihin, saatin önemi yoktur çoğu zaman. Önemli olduğu zaman zihnin bulanıklıktan berraklığa doğru gitmiştir.

Sana Nazım'ı aldım. Nazım aşk şiirleri yazmıyor her zaman ama şiirlerinde her zaman aşk var. 

Çok devrimci, en yürekli, en yürekten bir şair. O yüzden hep yalan geliyor. 

Hislerini derinden yaşayan ve bunu bir şekilde aktaran insan , o hislerin değişiminde ısrarcı olabiliyor. Gitmesinde ya da kalmasında çünkü o devrime inanması lazım, o değişime gitmeyi ya da kalmaya inanması lazım. Bu zamana keder yani, o değişim ateşli boşluğunda da sevmeye devam eder. Bu yüzden şairler hep yalancıdır. En çok yalan söyleyen şairlerdir. En güzelini söyleyen Nazım'dır. 

Bu işin drama kısmı ama Nazım'da anlam veremediğim şeyler var. Sevgi, devrim mücadele ne bilmiyorum. 

Sen de bir parça al.

Aşk kitaplarının almamamın sebebi hayatın işleyişinde  aşktan önce gelen şeyler var. Ama mühim olan şu ki "hayatın işleyişini aşkla yapmak" belki de bu yüzden Nazım seviyorum. Aşkla yazıyor en nefret dolu şiirlerini bile. Demem o ki sevgilim, Nazım hayattakilerin kendisi. Seni hayata karşı, hayattakilere karşı verdiğin, çalıştığım, mücadelenin içinde seviyorum. Belki eskisi gibi şairane değil ama içindeki aynı. 


"kıymet; 

gündüz için geceye,

barış için savaşa 

gerek vardır.

benim için sana. 

beraber kuracağız yeni dünyayı."

12.12.2018

16 Ağustos 2020 Pazar

KARGA

Dün bir kuş ile yarıştım,

Kimin yeneceği düşünüyordum, fark etti.

Su götürmez gerçek şu ki seni yeneceğim dedi gözleriyle.

Durdum ve gidişini izledim.

Daha önce hiç bu kadar güzel bir karga görmemiştim. 


22 Şubat 2020 Cumartesi

Helva



Kara bir tencerede kararasıya kadar pişermiş helva
Bilmeyene
Kaç ay döndü o helva olmayışından
Kaç defa bekledi varlığında.
Ah içi ile içlendi kaç defa şu yürek.
Kırmızı yanaklım deyip durdu da durdu

Tel tel olmuş saçına bir ömür
Temiz yüreğine bir ömür
Şu gözlerine bir ömür
Aldı da gitti bir ömür.
Kalan ben kaldım ben değil
Ben yok oldum bir ömür
Hasret sarar oldu aylar yıllar deviren
Kal kala bir helvanın hatırasında kaldı şu ömür.

Ah bilmeyenim kalbi nuru pak güzel-im
Ömür ömür dedik veremedim kendimden sana bir ömür
Ah bilmeyenim gözü Su güzel-im
Ömür ömür dedik aktı gitti senden habersiz
Vah ki bana güzel-im
Veremedi ömür, akamadı ömür kala kala kaldı helvanın hatrına.

19 Aralık 2019 Perşembe

Dertlemece

Dertlerle mücadele etme konusunda iyi olamayanlar olarak çok yorgunuz. Bazı zamanlar ziyadesiyle kendime kızıyorum. Dert ettiğimiz takıldığımız meseleler bazı hayatlar hatta tanık olduğumuz bazı hayatların yanında karın ağrısı. 
Dert küçümsemek ne haddime dedim ya kendime kızdığım zamanlar oluyor diye. O zamanlar en çok daha kötüsünü gördün bu mu seni eziyor diyorum. Bunlar hep gafletten. Dünyaya kaptırmamızdan kendimizi. Beşer bu şaşar deyip kenara çekilmek daha büyük gafillik. 
Cesur olmak gerek cesaretin bazen korkutmalı bazen cesaretlendirmeli. 
Korkutmalı kısmına çok takılmıyorum. 
Takılmamak gerek çünkü korku insana kendi olduğundan farklı hale sokabilir. 
Şunu çok merak ediyorum. Korkusuzum diyen cesur mudur? 
                                            Cesaretle korkunun kardeşliği nereden geliyor peki? Bu soruların cevapları beni korkutuyor. Sadece sormakla kalıyorum. 

Hep cesur oldum ben, aslında hep korktum bile diyebiliriz. 
Cesareti canlandıran korkudan başkası değil. Korkuya bir şekle sokacak olsak neye benzetirdik acaba. 

Ben gözleri görmeyen kulakları duymayan dili olan titrek bir deve benzettim. Sadece bağırıyor.

Belki seslendiği kişi gittikten sonra ağlıyordur. Bazı zamanlar ağlaması o kadar ifadesiz ki. Bunu karşılık beklemeden karşılık bulamayınca anlıyor o cesaret. 
Bahsettiğim cesaret cahil olan, deli olan, fütursuz olan. Bazı yüreğine güvenen insanlar, aslında görmeyen duymayan bir korkunun telkiniyle cesaretleniyor. 
Ne büyük yanılgı. Yanılgıların içinde boğulan dertleriyle nasıl mücadele etsin nasıl baş etsin dert dedikleri de görmedikleri değil midir duymadıkları değil midir?
bu cesaret konusunda dertlerle uğraşma konusunda ve daha bir sürü o an sadece kendimizde olduğunu düşündüğümüz dertler sorular. Bunları soru sormadan bulmamız ağır güçlü bir tecrübe kanımca.

25 Şubat 2019 Pazartesi

SUS


Göğe bir senin gözlerinle bakabiliyorum
Uçan atlı karıncaların arasında
Senin beni bekle dediğin yer de
Senin gözlerinden sana doğru bakıyorum

Nasıldı beni sevdiğini söylememen
Sus gözlerin çok güzel bakıyor dersin bana.
Mavi ay altında göğe senin gözlerinden bakıyorum
Sus gözlerindeki çocuk susuyor

KARA ŞUBAT






Şubatı severdik
ısıtmamız gereken iki el var diye
Hatırlıyorum
Sonra o kadar soğudu ki şubat
Isıtacak eller kalmadı
Ellerimiz üşüdü
Kalbimiz
Buz olup da çıt kırıldım oldu kalbimiz.
Öyle bir Şubat ki
Rüzgar her estiğinde bir parça götürür kalp kırıntılarından.
Şubatta melekler geldi teselliye
Soğuğu ısıtmaya
Rüzgara bir fısıltı
Bir sır vermeye geldi
Sonra alıştırdı rüzgar, alıştı şubat
Sadece toz aldı götürdü rüzgar
Ellerimiz ve kalbimiz hala üşüyordu.

KİRLİ




O zaman izleyebilmeli insan sevdiğini
Her zerresinde gözleri bozuk bir nakışçı takılı kalmalı
Vitrin saflarında öbek öbek olan insanlar.
Vitrinde sayfaları da dizebilmeli.
Tekrar düşününce insana fazla olgular düşünce.
Fazlalaşan sadece karmaşa belki de.
Çok karmaşık bir düzen içinde
en temiz yolun hangisi olduğunu
bulmak istiyorsa insan.
Bunun farkında vardıysa.
Bir daha temizlenemeyeceğinin de farkına varmalı.
Belki de temizliğin
neyden ibaret olduğunun farkına varmalı.
O vakit arzuladığı ne varsa
ona bir adım daha yaklaşmalı.
Dağlanan kalpler
yüreksiz bedenler
dünyayı kirlettiği kadar temizleyebilmeli.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Eğer bir şeylerin değişeceğini bilseydim, sevgiyle yoğrulmuş bir kalbin içinde ki nefret kadar bile olsaydı da, inansaydım sana seni baştan yazmak için canımı hiç sayardım, tüm isteğim canım için olsa bile. Ama öyle bir inançsızlık içindeyim ki sana karşı, sen beni öyle bir inandıramadın ki kendine. İnanmak için ağlayarak dua ettiğimi bilirim. Bir sen var ki senin en içinde sana düşman olan. Daha kötüsü bunun senin farkında olmayıp sen olarak kabul etmen.
düşmanlık öfke nefret kin hırs aklıma gelmeyen başka kötü özellikler bunlardan hiç biri olmadan bir insan kendisine nasıl bu kadar kötülük edebilir. Senin yaptığın dünyanın en kötü şeyi. Sen kendine izin vermediğin için sen kendine bu dünyada huzurunu bulmana rağmen bulduğunun farkında olmana rağmen ve dahası bulduğuna inanmana rağmen bunu kendine zulm etmeyi başarabiliyorsun. Huzurun zulm olmuş oluyor. Zulmune de.
ağlamak istiyorum.
 Nedenini belki tek seferde mümkün olmayacak kadar zor anlatırım
ama bunu hissettirebilirim ki bunun hissedilmemesi beni mahveder

ağlamak istiyorum nedenini size anlatamayacağım.
ağlama istiyorum içimi boşaltırcasına ağlamak
ağlamak isityorum çözemediğim bulmacaları diri birini yakarken ki acısı gibi acı hissederek çözmekten kaçmak istiyorum.
Ağlamak istiyorum sesimin o duyulmayan sesimin bağırmaktan kısılasıya kadar ağlamak istiyorum.
Kimsesiz değilim evet kimsesiz değilim ama hiç kimseyle de değilim
muammamı gözlerim kapanmadan önce çözmek istiyorum ve bu istek beni her seferinde derin dehlizlerin derinliklerine itiyor.
Karanlık olmayan ama sessizlikten başının ağrıyacağı bir derinlik düşün . O derinlikte ağlıyorum
içime ağlıyor gibi
ağlamak istiyorum çünkü uğruna canımı verebilecekken canımdan almasını izlemek beni mahvediyor
canımın acısını dillendirmek için hissettirmek ya da anlatmak değil bu.

20 Mayıs 2018 Pazar

Paralel Evren




Bir koku bir sarılma kahverengi 4 göz
Paralel evren de bunların değeri sadece huzur
Bir koku
Boyuna sürülmüş kurnaz bir koku, bilekte kalan naiflik
Bu koku mübah
Bir sarılma
Kumsalın denize kavuşması
Kumsalın dinginliğinin denizle dalgalanması
Dalgaların kayalar arasından kumsala ulaşması
Üstünde uçan martıların dans etmesi
O martıların sessizlikle olan uyumu
Bu sessizlik mübah
Kahverengi 4 göz
İkisi diğer ikisinin içinde
Mahzun olan ikisi
Kurnaz olan ikisi
Kahverengi gözler ufuğun yoksunluğuyla
Mavi ve yeşilin kırmızılığıyla
İnce bir varoluş
Paralel evrende bu varoluş mübah.

19 Mart 2018 Pazartesi

Arya Bilmiyorsun


Ne kalem ne de rüzgarın müziği anlatabilir bazı olmayışları. Varken yok olmak değil aslında bahsettiğimiz yok oluş. Hiç olmayanın olmayışı. Sesimizin olmadığı bir dünyada çığlık çığlığa geziyoruz her birimiz.
 Ben sesimi bulduğum anda dünyam değişti. Olmayan bir dünya da varım artık. Bunu sana söyle anlatabilirim Arya. Bir sessizlik düşün ve onun sahibinin bulduğu anda yok olduğunu. Daha zoru da gerçek dedikleri şu güneşin etrafında dönen dünya yaşantısında alıştığın anda oluyor. Baştan yok oluyor sessizlik.
Onsuzluğa alıştın, yaşam hücrelerinin en temel maddesi onsuzluk çünkü. Şu demin bahsettiğim dünyaya azıcık alıştığın zaman, karşına bir şey geliyor ve seni en baştaki yok olma haline döndürüyor. Sakladığın her acı evet acı, keder, hüzün bunların hepsini huzur kalıbına soktuğun halde özüyle tekrar geliyor Arya.
Arya yaşım aldı başını gidiyor. Ben artık onsuzluğun özüyle bu kadar hem hal olmak istemiyorum. Biliyorum ki sen de benim için bunu istiyorsun ve diyorsun ki istemediğin ne varsa o bir gün seninle karşılaşır. Bunu biliyorum ama sen onsuzluğun özüyle baş başa kalmak ne demek bilmiyorsun. Bilmeni de istemem. Çünkü ben artık onsuzluğun her halini seviyorum. Senin bu kadar sevmeni istemem. Hem hal olmak istemiyorum dediğim ne varsa haddinden fazla seviyorum Arya ve bu beni yaşlandırıyor.
Senin bunu anlaman için önce onunla olman daha sonra onsuz olman gerekiyor. Bu artık mümkün değil. Sen beni anlayamazsın belki ama ben seni çok iyi anlıyorum. Hiç olmayanın yok oluşu. Çünkü ben her onsuzlukla tekrar karşılaştığım zaman ikisinin birden özüyle mücadele ediyorum. Bu mücadele hakların yoksunluğundan olan bir mücadele değil. Bunu anlayabiliyor musun?
Arya seneler asırlar geçiyor da aşıkların hikayeleri dilden dile gezmeye devam ediyor. Onla benim hikayem dilden dile geçecek cinsten bir aşk hikayesi değil. Çünkü herkes gibi senin de düşündüğün şey değildi o. Ama onsuzlukla benim hikayem yürekten tünel açıp geçecek cinsten. Bunu bir tek sen anlayabilirsin. Anladığını da derinliklerinde saklayabildiğin için. Sen hiç varken de yok bildin mi onu. Benim seni anlayabilmem bu Arya ben iki yokluğu da özüyle ve kalıbıyla gördüm. İçinde sakladığım ne varsa hepsini ona ben anlattım. Benim sandığımdı o ve onsuzluk. Onsuzluk beni severken onun beni sevmemesi ne demek sen bilmiyorsun. Bunun insana evrendeki herhangi bir canlıya neler yaptırabileceğini bilmiyorsun. Onu ve onsuzluğu sevmenin ne demek olduğunu sen bilmiyorsun. Ben ikisiyle de sevişmişken senden daha çok bileceğim.
Bana kızmanın çok bir anlamı yok çünkü ben şu daha önce de söylediğim dünya var olduğundan beri ve yok olacağı güne kadar onu ve onsuzluğu seviyorum seveceğim bunu hiçbir zaman unutma Arya.