Özgürlük
Özgürlük; herhangi bir bireyin hiçbir kişi
kurum veya zümrenin etkisi altında kalmadan her türlü dış etkiden bağımsız
olarak insanın kendi iradesine dayanarak karar vermesi ve uygulamasıdır.
Modern
dünyamızda ekonomik,siyasal,teknolojik,kültürel,sportif ve sosyal olarak
gelişimlerini tamamlamış birinci dünya ülkelerinde insanların özgürlük olarak
tanımladığı mefhum: ekonomik olarak kimseye bağımlı olmadan ticari ilişkilerde
bulunmak yada bulunmamak, istediği kişiye oy vermek yada istediği kişiden oy
istemek, kendi düşüncelerini hiçbir baskı altında kalmadan açıkça ifade
edebilmek, birilerinin keyfi iradesi sonucu tutuklanmamak, yargılanmamak ve son
olarak da temsil, dilek ve talepler yoluyla yönetim üzerinde belli bir etkiye
sahip olmaktır.Yani kısacası siyasi, ekonomik, kültürel ve insanın bulunduğu
her alanda kendi hür iradesiyle karar vermesi ve uygulamasıdır.(1)
Bu bağlamda
John Locke a göre de bir özgürlük tanımı vardır.İnsanlar doğuştan itibaren tam olarak
eşitlik ve özgürlük içinde yaşarlar.Herhangi birinden izin istemeye gerek
görmeden, hiçbir kimsenin boyunduruğu altına girmeden istediklerini yaparak,
ellerindeki olanakları diledikleri kullanarak yaşama devam ederler.Bu mükemmel
özgürlük ortamında hiçbir kimsenin bir avantajı ve ayrıcalığı yoktur, herkes
eşittir.Yani hiç kimsenin bir diğeri üzerine hakkı, üstünlüğü, iktidarı yoktur
ve olamaz.Ancak bu şekilde yaşayan insanların doğal koşullar altındaki
yaşamları karşılıklı yardımlaşma ve sevgi ilkelerine dayanır.Ancak burada Locke
çok önemli bir noktaya değinir.Ne var ki insanların yaşadığı bu gerçek özgürlük
ve eşitlik dönemi insanların tamamen başıboş oldukları bir yaşam
değildir.İnsanlar başkalarından izin almadan kendi mallarını, mülklerini istedikleri
gibi kullanabilirler, hayatın her alanında
istediği şeyleri yapabilirler ama doğal yaşamın koyduğu sınırlar içinde
kalmak şartıyla.(2)
Özet olarak
tüm insanlar özgür oldukları için istedikleri şeyleri yapabilirler ama aynı
zamanda bütün insanlar eşittirler ve senin kullandığın özgürlüklerin aynısını
toplumun diğer bireylerinin de kullanması gerekir bu anlamda özgürlük ve
eşitlik kavramları tek başlarına düşünülemeyen, ayrılmaz birer parçadırlar.
Birinci dünya
ülkeleri için yaptığımız bu tanım genel olarak ikinci dünya ülkeleri içinde
geçerlidir.Ama bu durum üçüncü dünya ülkeleri için geçerli olmayabilir.Çünkü
insanlar ellerinde bulunan imkanlara göre daha güzelini ve daha fazlasını
isterler örneğin Afrika'da yaşayan bir insanın öncelikli olarak isteyeceği şey
karnının doyması ve yakınlarını açlık yüzünden kaybetmemesidir.Bu insana göre
özgürlüğün bir önemi yok çünkü temel ihtiyaçlarından biri olan beslenme
ihtiyacını bile karşılayamıyor.Afrikalı bir insanın özgürlüklerini
kullanabilmesi için ilk önce beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını
gidermesi lazımdır.
İnsanların
birinci dereceden önemli olan yaşama, hayatını devam ettirme özgürlüğünü
kullanabilmesi için anayasada bir kanun olması yetmez aynı zamanda devletinde,
insanların bu haklarını kullanabilmesi için gerekli iç ve dış güvenlik
önlemlerini alması gerekir.Anayasamızın temel hak ve hürriyetler bölümünün
yirminci maddesi ''özel hayatın gizliliği'' hakkıdır bu anayasamızda bulunan
bir haktır ve bireylerin bu haklarını kullanabilmesi için devletin basın yayın
organlarını denetim altında tutması gerekir ki insanların özel hayatlarına bu
organlar tecavüz etmesin.Yine anayasamızda bulunan ''din ve vicdan hürriyeti''
(madde 24) ile ''düşünce ve kanaat hürriyeti'' (madde 25) bireylerin kullanabilmesi
için devletin bunu garanti altına alması lazımdır, eğer bazı insanlar bu
haklarını kullanırken sorun yaşıyorsa devletin bu sorunları gidermesi
lazımdır.(3)
Yukarıda
görüldüğü gibi bireylerin gerçekten özgür olabilmesi için devletlerin temel hak
ve hürriyetleri anayasaya koymaları yetmez bununla beraber insanların bu
özgürlükleri kullanabilmeleri için devletin gerekli ekonomik, kültürel,
teknolojik, sportif ve sosyal şartları sağlaması lazımdır.
Thomas Hill
Green e göre ise; Özgürlük insanın mutlu olacağı bir şeyi yapması ve bundan
zevk alması hususunda olumlu bir güç yada yeterliliktir.Dolayısıyla insanın
gerçekten mutlu olabilmesi için bu özgürlüklerin yazılı olarak bulunması
yeterli değildir artı olarak insanın fiili olanaklardan, toplumun ürettiği mal
ve hizmetlerden pay almalı ve bireyin gücü ortak refaha katkıda bulunacak
ölçüde arttırılmalıdır.Green bu düşüncesini basit bir örnekle açıklar bize:
Bireyin gelişmesinde çok önemli bir yere sahip olan seyahat etme hakkı bir
özgürlüktür ve bu özgürlüğe gerçekten sahip olabilmesi için onun seyahat etmek
istemesi halinde engellenmemesi yetmeyip bilet alabilecek maddi imkanlara da
sahip olması gerekir.(4)
Makalemizin
bu kısmına kadar özgürlüğü tanımladık ve gerçek özgürlüğü formülize ettik.Şimdi
ise günümüz liberalizmini irdeleyelim ve daha sonra antik çağ özgürlük
anlayışına bakalım.
Liberalizmi
şu dört maddede inceleyebiliriz.
1- Kültürel liberalizm
2- Ekonomik liberalizm
3- Sosyal liberalizm
4- Muhafazakar liberalizm
Burada
liberalizmi maddelere ayırmamızın sebebi maddelerde geçen olgular üzerine
yoğunlaşmak içindir.
· Liberalizmin en çok önem verdiği olgulardan
biride kişinin bireysel hak ve özgürlüklere sahip olması gerektiğidir.Kültürel
liberalizm kişinin yaşadığı ülkede kendi dinini, dilini, örfünü, adetini
istediği gibi yaşayabilmesini savunur.Devlet kesinlikle bireylere bu konuda
baskı kuramaz, engelleyemez.Bir devletin bireylerin özgürlüğü cihetinden ne
kadar geliştiği, o ülkedeki her türlü etnik unsurların bir arada, beraber rahat
bir şekilde yaşamasından anlaşılır.Yani bir ülkede bireyler kendi kültürlerini
ne kadar rahat bir şekilde yaşıyorlarsa o kadar özgürdürler.(5)
· Ekonomik liberalizmin önemli bir vurgusu
ekonomik olarak özgürlüktür.Yalnız bu terim yanlış anlaşılmamalıdır.Burada
anlatılmak istenen ekonomik olarak bağımsızlık değildir.İnsanlar şöyle yada
böyle ekonomik olarak birbirlerine bağımlı olabilirler. Liberalizmde ekonomik
özgürlükten kasıt bireylerin istedikleri gibi ekonomik faaliyetlerde bulunmak
ve bu konuda sınırlandırılmamaktır.(6)Burada değinilmesi gereken bir noktada
mülkiyet kavramıdır.Mülkiyet kavramı: Bir ülkede yaşayan bireylerin
çalıştıkları, hak ettikleri ölçüde mülkiyet elde etmeleridir.Yani bir insan hak
ettiği nispette karşılığını alır.Nitekim bu konuda Adam Smith mülkiyet hakkının
sisteme daha fazla yarar sağlayan ve daha fazla hak edenin sahip olması
gerektiğini savunmuştur.(7)
· Bu liberal düşüncede ise öne çıkan sosyal
adalettir sosyal liberaller toplumda yardıma muhtaç kişilere dikkat çeker
onlara yardım edilmesinin önemli olduğunu savunur ve ülkenin refah düzeyinin
arttırılmasını amaçlarlar.Buradaki amaç sivil hakların fazlalaştırılması,
sosyal olarak bireyler arasındaki dengesizliği gidermek, küçük ekonomiyi büyük
ekonomiden korumak gibi şeylerdir.Basit bir örnek vermek
gerekirse:Mahallemizde, yakınımızda ekonomik olarak çok zor durumda olanlar
olabilir buradaki hedef bu insanları bu durumdan kurtarmak ve daha güzel bir
hayat imkanı sağlamak.Yani günümüz sosyal devlet anlayışı.
· Muhafazakar liberalizmde halkın geleneksel
ve kültürel yapısı öne çıkar.Burada en önemli şey düşünce özgürlüğünün yanında
din ve vicdan özgürlüğüdür.İnsanların rahat bir şekilde dinlerinin gerektirdiği
görevleri yerine getirebilmelerini isterler.
Birazda liberalizmin
ülke yönetimindeki yerinden bahsedelim.Liberal demokrasi ülke yönetiminde
''temsili demokrasi'' olarak vuku bulmuştur.Bu sistem günümüzde siyasi/coğrafi
olarak doğrudan demokrasinin imkansızlığından ortaya çıkmıştır.İnsanlar
demokrasiden gelen yönetme hakkını seçimlerle seçtikleri kişilere
devretmişlerdir.Halk düzenli olarak kendisini temsilen yönetim hakkını almak
isteyenlere karşı oy kullanır.Bunlar arasından birisini iktidar yapar.Burada
dikkat edilmesi gereken en önemli husus
ise ülkede yaşayan insanların devlet yönetimine katılımı belli aralıklarla
yapılan seçimlerle sınırlı kalmamalıdır bireyler gerekli gördüğü yerde
iktidardan referandum istemeli, toplanma ve örgütlenme hakkından dolayı bir
sivil toplum örgütüne katılmalı, medya açısından bir gazete, dergi veya
televizyon kurmalı ve buna benzer faaliyetlerle iktidar üzerinde belli bir
etkiye sahip olmalıdır.Burada önemli olan bir diğer husus ise devletin
sınırlanmasıdır yani devletin sahip olduğu hakların belirli bir sınırının
olmasıdır çünkü devletin asıl amacı bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak ve
kollamaktır daha fazla hak tanındığı taktirde devleti yöneten kişiler bu amacın
dışına çıkabilir.
Antik çağda
yaşayan insanlara göre özgürlük anlayışı daha farklıdır.Bu insanlara göre özgürlük
tam egemenliğin tüm gereklerini topluca ama aracısız yerine getirmek anlamına
geliyordu yani burada anlatılmak istenen: Ülke yönetimiyle alakalı her şeye
topluca karar vermek, bireyin devlet yönetimiyle alakalı tüm faaliyetlerde
direk bulunmasıdır.Örnek verecek olursak diğer devletlerle savaş ve barış
kararları almak, yasaları onaylamak, kararları bildirmek, kanunları, ekonomik
hesapları, devletin yüksek mevkilerindeki görevlileri denetlemek,onları
yargının önüne çağırıp suçlamak, hapsetmek veya aklamak gibi fiiller.(8)
Bu özgürlük
anlayışının adı doğrudan demokrasidir.Doğrudan demokrasi günümüzde maalesef
uygulanması çok zor bir yöntemdir çünkü kararlara katılım direk olduğundan
dolayı bireylerin siyasete ayırdığı zaman, enerji ve emek çok fazladır.Antik
çağda ise bu sistem halkın katmanlardan meydana geldiği ve toplumdaki
bireylerin sayıca az olması hasebiyle mümkün oluyordu.Üst sınıftaki insanların
zamanı siyasete, devlet yönetimine giderken maddi ihtiyaçlarını köleler
karşılıyordu.(9)
Yukarıda
açıkladığımız gibi doğrudan demokrasi günümüzde uygulanması imkansızdır.Somut
bir örnekle açıklamak gerekirse Türkiye'de yetmiş beş milyon insan yaşıyor, bu
sistem uygulanmaya çalışılsaydı bu yetmiş beş milyon insan daha önce
açıkladığımız gibi kararlara direk katılması gerekirdi.Birde bu sistemin bir
milyar üç yüz on sekiz milyon nüfusa sahip olan Çin'de uygulandığını
düşünün!!(10)Ayrıca antik çağda doğrudan demokrasinin uygulanmasının halkın
sınıflara ayrılmasından dolayı olduğunu söylemiştik.Günümüz liberal anlayışında
ise ne katmanlara ne de köleliğe yer vardır.Herkes kanun önünde
eşittir.Doğrudan demokrasinin uygulanamama sebeplerinden biride bireylerin
uzmanlık alanları buna izin vermemektedir Çünkü gelişen ve değişen dünyamızda
bireyler hayatlarında mesleki olarak bir uzmanlık alanı seçmek zorundadırlar.
Sonuç olarak
günümüz liberal demokratik rejimlerde hakim olan özgürlük anlayışı ülke
yönetiminde ''temsili demokrasi''; sosyal, ekonomik, kültürel, olarak ise
yukarıda ayrıntılı olarak tanımladığımız şekilde modern
liberalizmdir.Zincirleme olarak bireyin, toplumun ve ülkenin daha iyi daha
güzel hale gelebilmesi için bu şekilde izah etmeye çalıştığımız özgürlük
anlayışının ön plana çıkması gerekir.Çünkü globalleşen dünyamızda toplumların
gelişebilmesi her türlü alanda terakki edebilmesi için demokrasi kesinlikle
şarttır artı olarak da temsili demokrasi gerekir ki bunun sebeplerini uzun bir
şekilde tahlil ettik.Aynı şekilde üzerinde durduğumuz günümüz liberalizm
tarifinde ekonomik, sosyal, kültürel olarak toplumların ilerleyebilmesi bunları
ne kadar iyi yapıp yapmamasına bağlıdır.Eğer devleti yöneten insanlar ve ülkede
yaşayan yurttaşlar daha iyi bir toplum olmak istiyorlarsa bu anlattıklarımızı
hayatlarında uygulamaları gerekir.
Kaynakça
(1)Constant Benjamin , ''Özgürlük Nedir'', Siyasi Yazılar;1820
(8)Constant, Benjamin ''Özgürlük Nedir'', Siyasi
Yazılar;1820
(10)http://tr.wikipedia.org/Çin Halk Cumhuriyeti Nüfusu
(7)http://tr.wikipedia.org/Ekonomik Liberalizm
(5)http://tr.wikipedia.org/Liberalizm
(2)Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi sayı 24
sayfa 124
(6)Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi sayı 24
sayfa 125
(3)www.istanbul.gov.tr// Anayasadaki Temel Hak ve Özgürlükler
(4)www.makaleler.com/Felsefe Makaleleri/Benjamin Constant/
Caymaz Ceren
(9)www.makaleler.com/Felsefe Makaleleri/Benjamin Constant/
Caymaz Ceren