Çok şey yazılmıştır İstanbul üzerine.Kim etkilenmeyip bir şeyler yazmak istemezki…Her yeri ayrı bir tarih ve kültür.Her yerin ayrı bir hikayesi var.Asırlık çınarları konakları sarayları...Bize yaşadıklarını anlatabilseler kim bilir geçen yüzyıllarda nelere şahit oldular.Bu yüzden çok iyi anlamak lazım İstanbul’u.
İstanbul
dört mevsim de güzel. Ama en güzel zamanları yaz ve bahar aylarıdır. Kışın
verdiği mahmurluktan uyanır koca şehir ve tüm ihtişamıyla bekler misafirlerini.
Kimseden esirgemez güzelliğini, değerini
bilene ve meraklısına da döker sırlarını.Aslında İstanbul koca bir üniversite
içinde bir sürü dersi olan, okuması zevkli, isteyenin kazanabileceği.
Sıcak bir
İstanbul günü.Okul bitmiş ve artık tatil zamanıdır. Arkadaşlarla bir program
yaparsın ve başlarsın İstanbul’u yaşamaya.En güzeli de namaz için bir camide
mola vermektir.Sıcağın verdiği tatlı bir yorgunlukla şadırvanda yıkarsın elini
yüzünü.Aynı zamanda camiyi ve onun tarihini düşünürsün.Gelip geçen insanları,
yaşanan iyi-kötü olayları, acıları mutlulukları…
Kadim
İstanbul’un merkezi suriçi’dir.Topkapı Sarayı, Ayasofya Camii, Sultanahmet,
Eminönü Yeni Camii, Süleymaniye , Fatih ve onlarca daha mükemmel
yapıtlar.Sanatın ve estetiğin aşkla nakış nakış işlendiği tarihe ve yüzyıllara
meydan okuyan eserler.Beyoğlunda uzanan ortaçağın mistik kulesi
Galata.İstanbul’u yazmaya kalksak sayfalar tutar.Ama Üsküdar’ı bambaşkadır.Kız
Kulesi, Aziz Mahmut Hüdayi Hz. Beylerbeyi Sarayı, camileri, konakları ile
mümtaz bir beldedir.Lafı uzatmadan en iyi ifade yöntemi olarak gördüğüm şiire
sözü bırakıyorum.
Canım
İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta
dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda
delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!
İstanbul,
İstanbul...
İlle İstanbul`da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal,
kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir ` Katibim`i...
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir ` Katibim`i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman
bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul... (Necip Fazıl Kısakürek)
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul... (Necip Fazıl Kısakürek)