10 Mayıs 2015 Pazar

BU KADAR ZOR OLMAMALI


BU KADAR ZOR OLMAMALI


Yanlış zamanda, yanlış yerde, bazen çok yakın, bazense çok uzakta oluşunuz etkilidir. Hep olduğu gibi, doğru zaman bu yüzden hiç gelmeyecektir. Gelmeyeceğini bile bile izlersiniz. Bazen bir gülüşe tanık olur, bazense bir hüzne ortak olursunuz. Yapabileceğiniz tek şey seyretmektir.Zamanın ne taşıdığını bilemezsiniz, ama işte bazen, yanlış çizgidesinizdir.

Benimse inandığım bir şey vardır. Olabilecek şeylerin kendiliğinden olduğudur. Olumlu/olumsuz yapabileceğin çok fazla şey yoktur ve o seni bir şekilde karşılar. Bu yüzden fazlaca uzak durma sebebi oluyor galiba. Hayatta çoğu zaman neyi değiştirmeye gücün yetebilir ki? Karşındakinin istediğiyle orantılı olan bir şey değil midir bu? İnsanların istediklerinde nasıl değişimi etkileyebildiklerini her seferinde deneyimledim.

Hayatımda iki kez atılım gösterdim. Birisi en geri tepebilecek bir adımken geri tepmedi ve hayatınız boyunca alamayacağınız cevabın, içinde dahi bulunamayacağınız bir garipliğin içerisinde kendimi yürürken buldum. Korkularımı silmemi sağladı, çok fazla büyüdüm. Sanki normal kendi yaşam çizgimde yürürken, birisi elimden tuttu ve çok ileriye götürdü. Hayat çizgim geride kaldı, ruhsal bütünlüğüm ise ardı ardına erken doğum günlerini kutladı. Ayaklarım daha sağlam basmaya başladı. En büyük adımım oldu, o minik adım. Sonrasında hayatım kendiliğinden şekillense de, yoldan çıkaran etmenlerde oldu. Taşlık yollarda sürüklendim ama yolumu bulduğumda yine kendimi daha ilerlemiş bir halde buldum. Sorun da bu oldu. İnsanlar hala geriden yürürken senin ileriden yürüyor olman.. Sadece birileriyle yürüyebilmek yerine, yalnız, bir başına yürümene sebep oluyor.

Emin adımların zorlaşıyor. O yüzden ikinci atılım gösterdiğimde kendimi serbest bıraktığım bir andı. Tesadüflerin gerçekleşebileceğine tanık olan bir inançtı. Bir gece anlık gördüğüm sadece bir umuttu. Birşeylerin kendiliğinden rayına oturacağı inancına sahip olmuştum. Ben bulmadım, kesişti bir şekilde. Önce besledim hislerimi, tanıdım, büyüttüm. Adımımı attım, gariptir yine tepmedi. Ama demedim ki, benim ileriden yürüdüğüm yolda, çok geriden gelen bir ruha tanık oldum. Aşkı görmemiş birinin, aşık olunabileceğine inanmaması sonucuyla karşılaştım. Ben hemen iki gün öncesinde güzel bir sohbete aşık olmuştum zaten, oradan sonrasının benim için önemi yoktu. Bana farketmeden elini uzatan birinin ruhu ne kadar karanlık olabilir ki. Ama kendi yürüdüğü çizgide ilerleyenin fark edebileceği bir şey değildi bu. İşte o gün adım atmanın artık yorucu olduğunu fark ettim ve durdum.

Sonrasında adım atmak zorlaştı, kendi çizgimde yürümeye başladım. Kendi yolumda yürüdükçe üzerim tozlandı, fırtınalarda önümü göremez oldum. O yüzden bir süre sonra insanların bıraktığı ayak izlerini dahi görememeye başladım. Çok yoruldum. Uzaktan izledim kendimi, tanımaya çalıştım.Artık bu konuda gözlerim ileriyi görmüyor.

Niye yazdım tüm bunları diye düşünüyordum tam, iki şey için olduğunu fark ettim. İlki anlayamadığım, fark edemediğim adımlar ve istemeyerek/bilmeyerek kırdığım kalpten özür dilemek içindi. İkincisi ise adım atmaktan korkan insanlara yol gösteremeyeceğim içindi. Ben adım atabilmeyi attığım adımlardan önce bir ruhtan öğrendim. Hayattaki temel amacımı bulmamı sağladığı için ona minnet duyduğumu hep belirteceğim. Onun ise hayattaki görevi bana bunu aktarmaktı ve görevini zamanında tamamladı. Hiçbir zaman bana söylediği şeyi unutamam ve bana ilk adımları atmamı tembihleyen, sonraki attığım adımlarımdaki temeli oluşturan, aldığım en güzel hayat cümlesiydi.

‘Hayat seviyorum demek için bile çok kısa. Seni seviyorum demek bu kadar zor olmamalı.’