Rutubet ve kömür kokan sabahın birinde yaşlı bir teyze kapımı açtı yüksek sesle görmedin mi evlat dedi
Korkunun ne olduğunu bilen çoğu insan, bu ses tonuyla sorulan anlamsız ve tehditkar soru karşısında sadece irkilirdi. Korkularınla yüzleşmiş olman, bana karşı seni güçlü kılmaz der gibi, yüksek bir ses ile tekrar görmedin mi diyorum evlat sana hey dedi.
Hey teyze hey yaşının getirdiği kalın ses ile öyle küheylan konuşarak beni korkutacağını mı sanıyorsun. Ben ne korkulardan ne acılardan ne eşiklerden ne dönüm noktalarından geçtim de geldim bu rutubetli ve kömür kokulu sabaha.
Hey teyze hey sen kendi gördüklerin ile benim göremediklerimi mi yarıştırıyorsun. Hey teyze hey sen benim görmediğimi mi sanıyorsun.
Rutubet ve kömür kokularının olmadığı sabahlarım oldu benim. Derin sessizlik içinde usul usul ilerleyen rüzgarın çarptığı yeşillerin sesiyle uyandım ben kaç sabaha. Sen benim görmediğimi mi sanıyorsun teyze.
Haklısın görmedim senin karanlık gecelerin, maviden ve yeşilden ve sarıdan uzak olan gecelerin habercisi olduğunu görmedim. Gün ışığının aydınlığında saklanan ben, karanlık gecelerin hatırlatıcısını görmedim.
Sarının bıkkınlığı senden
Mavinin ve yeşilin yorgunluğu sende olduğumu göremedim.
Haklısın teyze ben görmediklerimi yaşadım
Duymadım mı sandın teyze sessizliğin sesini